Enkaz Altında Kalan Canlarımıza
Başın sağ olsun güzel memleketim
Bugünün sabahında, ülkemiz insanını derinden yaralayan acı bir deprem haberiyle uyandık. Kahramanmaraş’ın Pazarcık İlçesi merkezli depremin şaşkınlığımızı henüz atamamış ve felaketin boyutlarını kavrayamamışken gelen artçılar ve devasa büyüklükteki Gaziantep merkezli ikinci deprem sonucu ortaya çıkan manzara adeta bir kıyamet, bir yok oluş tablosunu andırmaktadır.
Onlarca atom bombasının ancak oluşturabileceği büyüklükteki tahribat ve kayıplarıyla deprem şehirlerimiz Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya, Hatay, Kilis, Diyarbakır, Adana ve Osmaniye adeta ikinci dünya savaşının yıkımına maruz kalmış şehirlerinden biriymiş gibi gözüküyor. Şubatın soğuğunda buz gibi hava, yükselen toz bulutları, yangınlar ve yardım çığlıkları her yanı kaplamış vaziyette; hüzünlü, sessiz ve çaresiz bakışlar olanlara kimsenin bir anlam veremediğini gösteriyor. Bu görüntüler gerçek olamaz diye geçiyor insanın içinden; bu şehirler bizim caddelerinde gezdiğimiz, içinden geçtiğimiz, bildiğimiz yerler değil. Bu bir korku filmi sahnesi değil, her şey ölüm kadar gerçek. Enkaz altından yardım çığlıkları yalnız sesli değil, görüntü ve resimli… Bu yardım çığlıkları sadece yanındakileri değil, dünyanın diğer ucundakilerin de kulaklarında uğulduyor.
Enkaz altında memleketim, kayıplarımız için içimiz parçalanıyor. Güzelim şehirlerimiz, hırslı cenaze levazımatçısı müteahhitlerin inşa ettiği tabut yapılarla donatıldı. Mukadder deprem, köyden kente onlarca şehrimizi mezarlığa çevirdi. Yurdun gerisi cenaze evi, her yerden ağıtlar yükseliyor…
Yapılacak çok şey vardı aslında; söylenecek çok şey de var… Ama şimdi enkazdaki kardeşlerimize el uzatma, yaralarımızı sarmak için çaba gösterme zamanı.