İstanbul / Türkiye
+90 545 491 15 96

AİHM Büyük Dairesinin Yüksel Yalçınkaya/Türkiye Başvurusuna Dair Kararı Ulusal Mahkemelerin Yargı ve Takdir Yetkisine Haksız Müdahale Teşkil Eder mi?   

AİHM Büyük Dairesinin Yüksel Yalçınkaya/Türkiye Başvurusuna Dair Kararı Ulusal Mahkemelerin Yargı ve Takdir Yetkisine Haksız Müdahale Teşkil Eder mi?   

AİHM Büyük Dairesinin Yüksel Yalçınkaya/Türkiye Başvurusuna Dair Kararı Ulusal Mahkemelerin Yargı ve Takdir Yetkisine Haksız Müdahale Teşkil Eder mi?   

  1. AİHM Büyük Dairesi’nin Yüksel Yalçınkaya v. Türkiye (Başvuru No. 15669/20) kararına yönelik olarak hukuk kurallarının uygulanması ve delilleri değerlendirme yetkisinin esas itibarıyla ulusal mahkemelerin görev ve yetkisinde olduğu; AİHM’nin kararında delil değerlendirmesi yapmak suretiyle yetkisini aştığı eleştirileri yapıldığı görülmektedir. AİHM her aşamada dördüncü derece bir temyiz mahkemesi olmadığı hususunu (dördüncü derece yargı organı doktrini) vurgulamakta olup AİHM’nin bu tutumu, sözleşmeci devletlerin hukuk düzenlerine doğrudan müdahale etme yetkisinin bulunmaması ve ikincillik ilkesi yanı sıra Mahkemenin iş yükü kaygılarıyla yerleşik bir uygulama halini almıştır. Bu kuralın istisnası ise başvuru konusu kararda ulusal mahkemeler tarafından varılan tespit ve sonuçların “açık ve belirgin biçimde keyfilik içermesi, keyfi olması, adalet ve sağduyuyu hiçe sayması ya da kendiliğinden Sözleşme’yi ihlal etmiş olması”dır.
  2. Başvuruya konu edilen ulusal mahkeme kararının Sözleşme’de güvence altına alınan hakları çiğnediğinin belirlendiği koşullarda, AİHM Büyük Dairesinin bu incelemeyi yaparak yerleşik içtihadından ayrıldığı, iç hukuk uygulamasına dair denetim ve delil değerlendirmesine girişip yetkisini aştığı çıkarımı yapılamaz. Aksine iç hukukta verilen kararın dayandırıldığı deliller ile uygulama yönteminin, başlı başına Sözleşme’de koruma altına alınan temel insan haklarını çiğnediğini, ulusal yargı makamlarınca verilmiş olan kararın, AİHM içtihadıyla ortaya konulmuş olan asgari standartları dahi karşılayamadığını ve bu nedenle de AİHM’nin yargı yetkisini kullandığını gösterir.
  3. AİHM Büyük Dairesinin kararı niteliği itibarıyla, nihai, kesin ve tüm ulusal kamu makamları bakımından bağlayıcıdır. Kuşkusuz ulusal mahkemeler hatalar yapabilir, yanlış kararlar verebilir; dahası bunların iç hukuktaki yargılama süreçlerinde giderilmesi imkanı da bulunmayabilir. Ülkemiz dahil toplam 46 Avrupa Konseyi üyesi devlet tarafından AİHM’nin yargı yetkisinin tanınmasındaki amaç, bireylerin kamu gücü işlemleri nedeniyle maruz kalabilecekleri hak ihlallerinin en üst düzeyde tespiti ve insan hakları standardının sağlanmasıdır. İhlal tespit edilmişse, yapılacak iş bunun giderilmesi için en üst düzeyde çaba göstermektir.  “Errare humanum est, perseverare diabolicum” (Hata insana mahsustur, ancak hata yapmakta diretmek şeytancadır), Lucius Annaeus Seneca.
  4. Dolayısıyla yargı makamlarına düşen, kararı bütün yönleriyle inceleyip, kararda tespit edilmiş olan eksiklik ve hataları ortadan kaldırmaya yönelik mevcut uygulama pratiğini terk edip herkes için hakkaniyetli biçimde yargılamanın gereğini yapmaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir